Satılık Başkan!

Güncelleme 21 Mart 2022, 17:31

FATİH ŞAHİN

İlçeleri saymazsak Kaya Mutlu, Okan Merzeci, Halil Kuriş, Macit Özcan ve Burhanettin Kocamaz ile 5 büyükşehir belediye başkanı dönemlerine tanıklık ettim.
Başkan Vahap Seçer’e hep birlikte tanıklık ediyoruz.
Her birinin ayrı özellikleri vardı.
Özellikle Kaya Mutlu ve Okan Merzeci hem benim için, hem kent için çok önemli iki başkandı.
Biri sağın, diğeri solun ikonuydu.
Ama ebedi rakip olsalar da, her iki başkanda köklü devlet geleneğinden geldikleri için, gelenek ilkeleri doğrultusunda yönettiler Mersin’i.
Popülist değillerdi bir kere…
Bırak resimlerini, isimlerini dahi zor görürdün hizmet araçlarında…
Yani tüyü bitmemiş yetimin hakkını yiyorlarmış gibi bir anlayışa sahiptiler.
Savurgan değillerdi.
Har vurup, harman saçmazlardı milletin parasını…
Az para, çok iş…
Tutumlu ve hesapçı bir genleri vardı.
Yani o dönemin başkanlarının yoktan var etme maharetleri vardı.
Bir harcarken, bin kere düşünülürlerdi.
Yanılıyorsam dönemine daha çok tanıklık eden, birebir mesai yapan usta gazeteci ağabeylerim beni düzeltsin.
Hiç bir gazeteci belediyelerin ihalelerini bugünkü gibi takip etmezdi.
Ya da ben belli bir dönemine kadar sürekli öyle bir haber yayınlandığını, yazıldığını hatırlamıyorum.
Dönemlerinin en büyük projeleri, Mersin Festivali, Akbelen, Güneykent ve Halkkent konut projeleri idi.
Belediyenin temel hizmetlerini saymıyorum.
Onlarda saymazdı zaten.
On binlerce insan ev sahibi olmuştu düşük fiyatlarla.
Ya da sosyal hayata katkıları büyüktü.
Dedim ya yoktan var etme gibi özellikleri vardı.
Öyle uçuk ya da yüksek bütçeli proje ihaleleri açmayı bırak, lafını etmezlerdi.
Bilirlerdi harcadıkları halkın parasıydı ve halk hesap sorardı.
Onlarda kuruşuna kadar hesap verir, slogan atmazlardı.
Vatandaşın gönlünü algı operasyonları ya da sinsi stratejiler ile fethetmeye çalışmazlardı.
Türk’e ayrı, Arap’a ayrı, Kürt’e ayrı, laza, Çerkez’e ayrı, Alevi’ye, Sünniye ayrı oynamazlardı.
Halkın gözünü boyamaya, algı yaratmaya çalışmazlardı.
E doğrusu da bu değil mi?
Kentine ve insanına yapacağın hizmetle gönülleri fethetmek gibisi var mı?
Ne kadarını başarabiliyor ve yapabiliyorsan.
Hem Mersin kazanır hem sen kazanırsın, hem de vatandaş seni kazanır, başarsan da, başarmasan da…
Yeterki içten, samimi ve memleketçi ol.
Sonuç nettir!
Siyaseti her yerde yaparlardı!
Ama halka ve seçmenlerine siyaset yapmazlardı.
Mesela rahmetli ANAP’lı Okan Merzeci…
94 seçimlerinde büyükşehir belediye başkanı seçildi.
Ekonomik krizi kucağında buldu.
Hatırlayın o yılları…
Para yok, hizmet yok! İşçisine maaş veremiyor…
Son çare kendisini satılığa çıkarmaya karar verdi.
Yanlış duymadığınız, kendisini bildiginiz satılığa çıkardı.
Ve Star TV’nin bir komedi proğramında kendisini 500 milyona ( 6 sıfır atılmadan önce) satılığa çıkardı.
Kim belediyeye 500 milyon verir ise o partiye geçecekti.
Başarırsa işçisi, memuru bir nefes alacak ve kentli biraz da olsa refaha erecek, hizmet görecekti.
O günlerde komik gelen, gülünen bu tavır, aslında ne onurlu bir mücadele imiş…
Ne büyük bir adımmış kent için.
Ne büyük bir fedakarlıkmış…
Hem partisini, hem davasını, hem de kendisini, memleketi için, Mersin için satılığa çıkarmıştı.

Ama seçtiği komedi proğramı ciddiyetsiz olunca, skeç gibi algılandı belki, müşteri çıkmadı rahmetli Okan Merzeci’ye…
Trajikomik bir süreçti.
Bugünü düşünüyorum da…
Ulusal kanallara yada kişilere yüksek paralar verilerek Tv’lerde şov yapmalarına izin verilmesini bir nimet sayıyorlar…
Halbuki adı üstünde paralı…
Milletin parası ile, hiç bir hizmet yapmadan,bir sonraki seçimi garanti altına almaya çalışıyorlar.
Ne acı bir durum…
Kent için ne trajik!

Neyse…
Yüzüne bakılmayan büyükşehir belediye başkanı Okan Merzeci, pazarda yer bulamayınca önce kendine, sonra da kentine döndü…
Kendi yağında kavrulmaya çalıştı.
Eline kazma-küreği alıp, işçileriyle alt yapı çalışmalarına katıldı.
O dönemin bütün gazetecileri bilir ve şahittir!
Hatta bir gün, İstiklal Caddesi’nde ki yol çalışmasında, yarı çıplak kazma sallarken bir kaç gazeteci tesadüfen oradan geçerken fotoğrafını çekmişti.(Hüseyin Kar- Ziya Keskinışık)
Belki de ölümüne giden bir süreci başlatmıştı habersizce…
Ölüme giden ilk fotoğraftı…
Saatlerce yol çalışmasında işçileri ile çalışır, daha sonra kan ve ter içinde arabasıyla yaylaya çıkardı.
Sıcaktan, soğuğa geçerek Azrail’e çağrı yapıyordu belki.
Kim bilir?
Bir süre sonra rahatsızlandı ve uzun bir tedavi gördü.
Ama aylarca uğraş verilmiş, maalesef kurtarılamamıştı, rahmetli olmuştu gurbet ellerde.
Hem de görev başındayken..
Halkın gönlünde görev şehididir Okan Merzeci.
Karıncanın hikayesi misali…
Belki hacca gidemedi ama hac yolunda öldü karınca.
Okan Merzeci de doğduğu kentin, refahı ve huzuru için kendini feda etti.
O yüzden, bu kentte iz bırakmak, isim bırakmak, iyi anılmak isteniyorsa 21. Yüzyılın hastalığı olan algı operasyonlarından, stratejilerden ve şovlardan vazgeçilmeli.
Yanlış anlaşılmasın kimse eline kazma- kürek alıp yolda çalışsın demiyorum.
Anlatmak istediğim o değil.
O liderlik ruhunu, o memleket aşkını, o azmini ve fedakarlığı göstermeniz yeterli.
Sadece yandaşın değil, tüm kentin gönlü fethedilir.
İki kere gidip, iki kere gelen Okan Merzeci’nin heykeli boşuna dikilmemiştir Mersin’de.
Bilmem anlatabildim mi?
Tabi iyi anılmak gibi bir niyet varsa…

Not/ Son sözüm partizanlara… fanatiklere…
Sağ bir partinin belediye başkanını yazdım diye, hemen klavye kahramanlığına soyunmayın…
Aynı şekilde solun bir efsanesi olan rahmetli Kaya Mutlu’da aynı karaktere, aynı duygulara sahip bir siyasetçi idi.
Ayrıca Macit Özcan’da altı çizilmesi ve mutlaka yazılması gereken bir figürdür.
Kentte kattıkları tartışılmaz…
İlkeleri Mersin ve ayrım yapmadan insandı…
Sen mesajı anla yeter…
Bir gün de Kaya Mutlu ve Macit Özcan efsanesini yazarız…

Başa dön tuşu